Selam hacı.
İlim sahibi olmadan fikir sahibi olmak veya üstünkörü, kulaktan duyma şeylerle bir konu hakkında konuşmak, ahkam kesmek ne yazık ki günümüzde insanların ortak özelliği olmuş durumda hacı.
Tabi burada kendimi zeytinyağı gibi üste çıkarmayacam, ben de öyleydim ve hala da bir nebze öyleyim. Kene gibi yapışmış bir hastalık bu.
İnsanların bir şeyler biliyormuş gibi görünmeleri sizi aldatmasın, ben de dahil olmak üzere bi cacık bildiğimiz yok. Fakat ben bunu itiraf ediyorum işte, hiçbir şey hakkında hiçbir şey bilmiyoruz aga, bırakalım bu ''ben herşeyi çözdüm ya, sorun söliyim'' ayaklarını.
Adamların yazdıkları şeylere bakıyorsun, çıkıp konuştukları şeyleri dinliyorsun, bir şey hakkında iki kelime bilgi sahibi oldu diye kendisini alim addetmiş. Ben okudukça, araştırdıkça bilmediğim şeylerin bu derece çok olduğuna şaşırmış ve kendimi zırcahil gibi hissetmiştim; keza hala hissediyorum.
Ama şunu kabul ediyorum ki, birçok ilim var.
Tarih olsun, din olsun; bilmediğimiz bir hayatta, bilmediğimiz oksijeni soluyup, bilmediğimiz şeyler yaşıyoruz. Her gün bir şeyler yapıyoruz, fakat yaptıklarımız hakkında en ufak bir fikrimiz yok ve bu yüzden çok mutluyuz.
Biz modern, lüks, milyonlar içinde yüzeceğimiz, emrimizde hizmetçilerimiz, altımızda arabalarımız, içinde yaşayacağımız şato misali evler ; asla bozulmayacak düzenler, adaletli olduğuna ve bizi koruyacağına inandığımız kanunlarla yaşayacağımızı hayal ettik, fakat bunların gerçek olmadığını ve olmayacağını anlamaya başladık, bu yüzden de çok kızgınız.
Bizim mutluluk ve kızgınlık ölçülerimiz değişmiş anlayacağımız kadarıyla.
Bizlere televizyonda vaad edilen sahte hayat, hepimizin yaşam ölçüsü olmuş. Amacımız ve hedeflerimiz bundan ibaret hale gelmiş.
Televizyondaki oyuncular, mankenler ve şarkıcılar gibi görünmek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi konuşmak, onlarınki gibi evlerde yaşamak, onlarınki gibi arabalara binmek, hatta onlarla aynı şeylere gülmek; aynı şeylere ağlamak, aynı kitapları okuyup; aynı filmleri izlemek ve aynı şarkıları dinlemek gibi bir amacımız var bugün.
Çünkü televizyonda tüm gün onların filmlerini, dizilerini ve programlarını izliyoruz. Gazetelerin magazin sayfalarında sürekli onların o ilginç, heyecanlı ve çekici hayatlarının haberlerini okuyor; her hafta sonu evimizde koltuğumuza kurulmuşken, her kanalda başımıza kakılan magazin programlarında onları seyrediyoruz.
Böylelikle bize normal gelen şey yalnızca onların hayatı oluyor; kendimizinki değil.
Bizlere ''hayatın böyle olmalı!'' mesajı modernlik, çağdaşlık, ilericilik, trend, moda gibi ucube kalıplar altında satılıyor, hatta dikte ediliyor. Fakat biz halimizden memnun, önündeki otu yemeye devam eden koyun sürüleri gibiyiz. Önümüzde yiyeceğimiz bir malzeme olduğu için mutluyuz, zira bunun için çok uzun saatler çalışıyoruz, ve ödülümüzü almamız gerektiğine inanıyoruz. İnsanlar çalışmaktan o kadar yorulmuş ve bıkmış ki, kendilerini televizyon seyrederken en azından biraz eğlenmiş, biraz yorgunluğu atmış gibi hissediyorlar.
Birkaç tane geyin belirlediği şekilde giyinmez, birkaç aptal film yıldızının gittiği yerlere gitmez, onlarla aynı şeyleri sevmezsen, sistem tarafından elle dokunulmayan, gözle görülmeyen bir etiketle etiketlenir, yani fişlenirsin. Sonra da çıkıp özgürlükten bahsedersin.
Sokaklarda dolaşıp, eline pankart alıp, cesur yürek William Wallace misali ''özgürlüüüüükkkk!!!!!!'' diye naralar atıp, günün modası olduğu için herkesin eleştirdiği şeyleri eleştirip, herkesin karşı çıktığı şeye karşı çıkıp, herkesin eylem yaptığı şekilde eylem yaparak kendini özgür addedersin. Fakat senin kafandaki özgürlük tanımının bile birileri tarafından kafana sokulduğunu, bu tanımın içinin ne derece boşaltılıp seni aciz ve komik duruma düşürdüğünü fark etmezsin. Çünkü o küçük beyninle bunları yapıp, koskoca sisteme karşı çıkabileceğini sanan bir zavallı haline getirilmişsin.
Tüm bunlar insanı, hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığı şeyler konusunda fikir sahibi olmaya itti haliyle. Hiçbir şey bilmediğimiz şeyler hakkında, kendimizin bile anlamadığı şeyler söyler ve yapar olduk. Bir insana eşek muamelesi yapmanın modern ve bilimsel yolu...
Ve defaatle dediğim gibi, günümüzde herkes alim kesilmiş. (Alim illa dini bir anlam içermez, alim; ilim sahibi demektir. İlim, alim, muallim.. hepsi aynı kökten gelir.)
İnternette dolanıyorsun, her yerde bir tek göz, bir piramit sevdası gırla gidiyo anasını satayım. Tabi bu işle bi de maceracı ergenler uğraşınca, ortaya harbiden sıkıcı, bir o kadar da komik şeyler çıkıyor. Herkeste şu tek göz veya illuminati ile ilgili bilgi vardır az çok, -zira her net sayfasında bu kadar şey varken bilgin olmaması için biraz odun olman lazım-, fakat bu adamlar kimdir nedir, ne yapar, ne yer ne içer kimse bunun hakkında en ufak araştırmaya gitmez. Onlar için bu düzen yalnızca çizgi filmlere, filmlere ve kliplere tek göz işareti koyup, sex yazan, şarkıyı tersten dinleyince acayip satanist mesajlar veren bi grup manyak insandan ibaret.
Sanarsın adamlar filmlere sex yazısı ve tek göz koyarak yönetiyorlar dünyayı. Tıı Allah'ımm..
Ortada bir hareket varsa, bu bir ''siyonizm'' hareketidir. Siyonistin de Yahudisi, Hristiyanı, Müslümanı, ateisti olmaz; siyonist, siyonisttir. Küresel bir imparatorluk kurmak isteyen bir takım hasta ruhlu insanlar için, para karşılığında ruhlarını, şereflerini, vatanlarını, milletlerini ve insanlıklarını satan insanlardır bunlar, bu kadar basit lan. Ne kurcalıyosun?
Ha işin teferruatı vardır, demek istediğim o değil zaten. Anlayan anladı herhalde mesajı.
(Tavsiye ettiğim ''bir ekonomik tetikçinin itirafları'' kitabını okursanız, küresel imparatorluk ne demekmiş, ve ne derece gerçek ve ileri boyuta ulaşmış olduğunu görebilirsiniz.)
Benim kıl olduğum mesele, böyle bir hareketin varlığına herkes inanır; fakat bu hareketin yaptıkları ve yapabilecekleri hakkında kimsenin ne bilgisi vardır, ne de bunu merak ederler. Adama sorsan tüm bu küresel imparatorluk olaylarına inanır (ki inanmayan uç derecede geri zekalıdır, emperyalizm dediğin şeyin kelime anlamına bi bakarsan görürsün), fakat ''bak bunu çok açık bir şekilde bu güç yapmıştır'' de, maalesef bir anda özgürlük aşığı William Wallace kimliğinden, faşist Levent Kırca kimliğine bürünür.
Kendi ideolojisine aykırı olan her şeyi reddeder bu gibi at gözlüklü, dar kafalı insanlar.
''Hilafeti de babam mı yıktı?'' diye bir soru yakışır bu adamlara.
Ama yooook, bir insan eşşekse, o insan eşşektir abi. Laga lugaya gerek yok hiç.
Örneğin şu günlere bakıyorum. Lan hadi gezide ''efenim başta öle değildi, ağaç mağaç, masumlar var'' falan filan dedik, amenna. E peki, bir hafta içinde 64 milyar doların buharlaştığı çok net bir uluslararası operasyon varken, ve bir anda kasetler masetler, yolsuzluklar falan çıkıyorken, kuş beyinli olanların bile anladığı bir oyun var şuan ülke üzerinde. Bunun o parti bu partiyle alakası yok hacı, sakın bana parti yaygarası yapmayın, bu olay vatan ile ilgili. Biraz kafan varsa, Türkiye'nin İran, Irak ve Azerbaycan ile enerji anlaşmaları yaptığı ve bu enerjinin ülkeyi 100 yıl boyunca götüreceği, bunun da Türkiye'nin finansal bağımsızlığını garantilemesi, aynı zamanda İran, Irak ve Azerbaycan'ın kendilerine uygulanan petrol ve enerji ambargosunun önüne geçtiğini anlarsın zaten. Tabi biraz da tarih, uluslararası ilişkiler ve bölge strateji uzmanlarından bir şeyler kapman gerekiyor hacı ehehüe.
''V for vandetta''yı izleyen eline maskeyi alıp anarşistçe sokaklara dalıyor anasını satayım.
Filmlerin insanlar hatta toplumlar üzerinde etkisi yok diyen bazı karga beyinliler vardır elbet, fakat her çocuk, izlediği filmin ana karakteri gibi olmak ister. Çünkü zaten büyük ihtimal o çocuğun izlediği filmin ana karakteri karizmatik ve süper güçleri olan, kendine has tarzı olan biridir. Çocuğun beyni de kayıt cihazı gibi olduğundan, olması gereken insan tipinin bu olduğuna inanıverir. Oy yavrum benim.
Kendimden biliyorum.
Ben mesela liseye kadar gerek okulda, gerekse mahalle arkadaşlarım arasında Mr. Popüler idim. Hep takım kaptanı olmuştum, kızlar çok fazla ilgi gösterirdi, biraz bebek yüzlü bi yumurcak olduğum için okuldaki hocalar tarafından da hep sevilirdim. Ödevini yapmayanlar ceza alırken veya tokat yerken, ben hep pas geçilirdim. Hatta tam yedi sene boyunca sınıf başkanı seçildim. Başkanlık rozetim de hala küçük bi kutuda durur yani hacı hühü.
Fakat liseye başlarken, geçirdiğim bazı psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle kendi kendime ''ezik olacam lan bundan sonra'' diye bir hedef çizmiştim. Bunun en büyük sebeplerinden biri geçirmiş olduğum psikolojik rahatsızlıklar iken, diğeri ise Örümcek Adam'dı hacı.
Gülmeyin lan.
Anlattığıma pişman etmeyin bak.
Hehhhee. Gülün gülün, ben hep gülüyom.
Peter Parker çok ezik bi tipti. Fakat kendi içinde bambaşka biri vardı ya hani, ben de hazır kafayı biraz bozmuşum bazı şeylerle, ''yemişim lan popülerliğini, ezik olacam anasını satayım'' diye gaza gelmiştim. Fakat ne hikmettir bilinmez, gene başkan seçildim anasını satayım ya, yine takım kaptanı yaptılar beni ahahaa.
Hiç komik değilim ya.
Yani izlenilen filmlerin insanları, bilhassa çocukları ne derece etkilediğini iyi bilirim. Fakat biraz ufaktan ilim sahibi olmaya başlayınca, tv izlemeyi bile neredeyse bıraktım. Bir şeyler okurken veya okuduktan sonra, kafamda fikirlerin oluştuğunu hissediyorum; fakat televizyona dalınca hem vücudum, hem de beynimin hantallaştığını da hissediyorum.
Zira senin yerine düşünen uzman doktorlar, yorumcular; senin beyninle alay eden kadın programları, sana idol dayatan magazin haberleri, saçma salak filmler var o televizyonda. Tabi çok yararlı programlar da var, onları demiyorum ben, ekserisinden bahsediyorum.
Bu ilim sahibi olmadan fikir sahibi olma konusu dinde de var maalesef. Abi yemin ederim anlamıyorum ya, eline Kur'an meali alan çıkıyor oraya buraya ''ben buldum ben buldum, gerisi yalan'' diye bi taraflarını yırtıyor anasını satayım. Kardeşim, lugat bilmeden, kadim Arapça bilmeden, tefsir bilmeden, senden başka insanların anlayamadığı hiçbir şeyi anlayamazsın. Hiç boşuna oyana bu yana hoplayıp zıplama.
Sorsan herkes evliya.
Tabi evliya ne demek onu da bilmez bu ukala ciğersiz.
Evliya dost demek reis, daha önce biliyo muydun, Allah aşkına söyle..?
Ve bu kadarcık bilgisiyle, kalkar hadisleri reddeder. Bi de ayetlerle delil melil gösterir ot beyinli, ona kıl oluyorum işte ben. Ben adamlara hadislerin dinlenmesi konusunda ayet gösteriyorum, adam bana ''yalnız Kur'an yeter, bak ayette öle yazıyo'' diyo. Orada ayetin neye atıf yaptığını bile bilmeyen bir zeka tutulması yaşayan adamla oturup bir şey tartışmam ben hacı. Mantıklı şeyler söylerse amenna.
''Seni bu kitabı açıklayasın diye gönderdik'' diye bir ayet var anasını satayım ya, demek ki ayetlerin birçoğunun açıklanmaya ihtiyacı var. Peki bize kim açıklayacak şimdi bu ayetleri? Hadi Allah rızası için bana cevap verin ya.. ''Peygamberin verdiğini alın'' diye ayet var, lan şuan peygamber var da biz mi bilmiyoruz? Biz napacaz peki bu ayeti şimdi? Geçerliliğini yitirmiş mi diyecez?
''Peygambere uyun, tartıştığınız konuyu peygambere götürün'' diye ayet var. Hadi biri çıksın ve şuan ihtilaf ettikleri bir konuyu peygambere götürsün. Nolur yapsın bunu, Allah aşkına diyorum hacı. Nasıl götürecen peygambere bu konuyu? ''Allah'a götürün'' diyen ayetten biz anlıyoruz ki; ''Kur'an'a götürün'' diyor. Peki peygambere götürün noldu? Bu da mı geçerliliğini yitirmiş yoksa? Peygambere götürmek demek, hadislere başvurmak demektir hacı ciğersiz. Hadi bana bu ayetin başka açıklamasını getir de göreyim senin kedi canını.
Demem o ki, herkesin bir şeyler bildiğini sandığı bu devir ; cahillik oranının hat safhaya çıktığı devirdir.
Okuma yazma bilmeyenlerin olduğu devirde bile bu kadar cahil yoktu.
Ha tekrar diyorum, benim de bir cacık bildiğim yok hacı, ben yalnızca cahilliğimizin farkına varmış biriyim, hepsi o.
İlim sahibi olmanız dileğiyle.
Ho ho hooooo.
İlim sahibi olmadan fikir sahibi olmak veya üstünkörü, kulaktan duyma şeylerle bir konu hakkında konuşmak, ahkam kesmek ne yazık ki günümüzde insanların ortak özelliği olmuş durumda hacı.
Tabi burada kendimi zeytinyağı gibi üste çıkarmayacam, ben de öyleydim ve hala da bir nebze öyleyim. Kene gibi yapışmış bir hastalık bu.
İnsanların bir şeyler biliyormuş gibi görünmeleri sizi aldatmasın, ben de dahil olmak üzere bi cacık bildiğimiz yok. Fakat ben bunu itiraf ediyorum işte, hiçbir şey hakkında hiçbir şey bilmiyoruz aga, bırakalım bu ''ben herşeyi çözdüm ya, sorun söliyim'' ayaklarını.
Adamların yazdıkları şeylere bakıyorsun, çıkıp konuştukları şeyleri dinliyorsun, bir şey hakkında iki kelime bilgi sahibi oldu diye kendisini alim addetmiş. Ben okudukça, araştırdıkça bilmediğim şeylerin bu derece çok olduğuna şaşırmış ve kendimi zırcahil gibi hissetmiştim; keza hala hissediyorum.
Ama şunu kabul ediyorum ki, birçok ilim var.
Tarih olsun, din olsun; bilmediğimiz bir hayatta, bilmediğimiz oksijeni soluyup, bilmediğimiz şeyler yaşıyoruz. Her gün bir şeyler yapıyoruz, fakat yaptıklarımız hakkında en ufak bir fikrimiz yok ve bu yüzden çok mutluyuz.
Biz modern, lüks, milyonlar içinde yüzeceğimiz, emrimizde hizmetçilerimiz, altımızda arabalarımız, içinde yaşayacağımız şato misali evler ; asla bozulmayacak düzenler, adaletli olduğuna ve bizi koruyacağına inandığımız kanunlarla yaşayacağımızı hayal ettik, fakat bunların gerçek olmadığını ve olmayacağını anlamaya başladık, bu yüzden de çok kızgınız.
Bizim mutluluk ve kızgınlık ölçülerimiz değişmiş anlayacağımız kadarıyla.
Bizlere televizyonda vaad edilen sahte hayat, hepimizin yaşam ölçüsü olmuş. Amacımız ve hedeflerimiz bundan ibaret hale gelmiş.
Televizyondaki oyuncular, mankenler ve şarkıcılar gibi görünmek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi konuşmak, onlarınki gibi evlerde yaşamak, onlarınki gibi arabalara binmek, hatta onlarla aynı şeylere gülmek; aynı şeylere ağlamak, aynı kitapları okuyup; aynı filmleri izlemek ve aynı şarkıları dinlemek gibi bir amacımız var bugün.
Böylelikle bize normal gelen şey yalnızca onların hayatı oluyor; kendimizinki değil.
Bizlere ''hayatın böyle olmalı!'' mesajı modernlik, çağdaşlık, ilericilik, trend, moda gibi ucube kalıplar altında satılıyor, hatta dikte ediliyor. Fakat biz halimizden memnun, önündeki otu yemeye devam eden koyun sürüleri gibiyiz. Önümüzde yiyeceğimiz bir malzeme olduğu için mutluyuz, zira bunun için çok uzun saatler çalışıyoruz, ve ödülümüzü almamız gerektiğine inanıyoruz. İnsanlar çalışmaktan o kadar yorulmuş ve bıkmış ki, kendilerini televizyon seyrederken en azından biraz eğlenmiş, biraz yorgunluğu atmış gibi hissediyorlar.
Birkaç tane geyin belirlediği şekilde giyinmez, birkaç aptal film yıldızının gittiği yerlere gitmez, onlarla aynı şeyleri sevmezsen, sistem tarafından elle dokunulmayan, gözle görülmeyen bir etiketle etiketlenir, yani fişlenirsin. Sonra da çıkıp özgürlükten bahsedersin.
Sokaklarda dolaşıp, eline pankart alıp, cesur yürek William Wallace misali ''özgürlüüüüükkkk!!!!!!'' diye naralar atıp, günün modası olduğu için herkesin eleştirdiği şeyleri eleştirip, herkesin karşı çıktığı şeye karşı çıkıp, herkesin eylem yaptığı şekilde eylem yaparak kendini özgür addedersin. Fakat senin kafandaki özgürlük tanımının bile birileri tarafından kafana sokulduğunu, bu tanımın içinin ne derece boşaltılıp seni aciz ve komik duruma düşürdüğünü fark etmezsin. Çünkü o küçük beyninle bunları yapıp, koskoca sisteme karşı çıkabileceğini sanan bir zavallı haline getirilmişsin.
Tüm bunlar insanı, hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığı şeyler konusunda fikir sahibi olmaya itti haliyle. Hiçbir şey bilmediğimiz şeyler hakkında, kendimizin bile anlamadığı şeyler söyler ve yapar olduk. Bir insana eşek muamelesi yapmanın modern ve bilimsel yolu...
Ve defaatle dediğim gibi, günümüzde herkes alim kesilmiş. (Alim illa dini bir anlam içermez, alim; ilim sahibi demektir. İlim, alim, muallim.. hepsi aynı kökten gelir.)
İnternette dolanıyorsun, her yerde bir tek göz, bir piramit sevdası gırla gidiyo anasını satayım. Tabi bu işle bi de maceracı ergenler uğraşınca, ortaya harbiden sıkıcı, bir o kadar da komik şeyler çıkıyor. Herkeste şu tek göz veya illuminati ile ilgili bilgi vardır az çok, -zira her net sayfasında bu kadar şey varken bilgin olmaması için biraz odun olman lazım-, fakat bu adamlar kimdir nedir, ne yapar, ne yer ne içer kimse bunun hakkında en ufak araştırmaya gitmez. Onlar için bu düzen yalnızca çizgi filmlere, filmlere ve kliplere tek göz işareti koyup, sex yazan, şarkıyı tersten dinleyince acayip satanist mesajlar veren bi grup manyak insandan ibaret.
Sanarsın adamlar filmlere sex yazısı ve tek göz koyarak yönetiyorlar dünyayı. Tıı Allah'ımm..
Ortada bir hareket varsa, bu bir ''siyonizm'' hareketidir. Siyonistin de Yahudisi, Hristiyanı, Müslümanı, ateisti olmaz; siyonist, siyonisttir. Küresel bir imparatorluk kurmak isteyen bir takım hasta ruhlu insanlar için, para karşılığında ruhlarını, şereflerini, vatanlarını, milletlerini ve insanlıklarını satan insanlardır bunlar, bu kadar basit lan. Ne kurcalıyosun?
Ha işin teferruatı vardır, demek istediğim o değil zaten. Anlayan anladı herhalde mesajı.
(Tavsiye ettiğim ''bir ekonomik tetikçinin itirafları'' kitabını okursanız, küresel imparatorluk ne demekmiş, ve ne derece gerçek ve ileri boyuta ulaşmış olduğunu görebilirsiniz.)
Benim kıl olduğum mesele, böyle bir hareketin varlığına herkes inanır; fakat bu hareketin yaptıkları ve yapabilecekleri hakkında kimsenin ne bilgisi vardır, ne de bunu merak ederler. Adama sorsan tüm bu küresel imparatorluk olaylarına inanır (ki inanmayan uç derecede geri zekalıdır, emperyalizm dediğin şeyin kelime anlamına bi bakarsan görürsün), fakat ''bak bunu çok açık bir şekilde bu güç yapmıştır'' de, maalesef bir anda özgürlük aşığı William Wallace kimliğinden, faşist Levent Kırca kimliğine bürünür.
Kendi ideolojisine aykırı olan her şeyi reddeder bu gibi at gözlüklü, dar kafalı insanlar.
''Hilafeti de babam mı yıktı?'' diye bir soru yakışır bu adamlara.
Ama yooook, bir insan eşşekse, o insan eşşektir abi. Laga lugaya gerek yok hiç.
Örneğin şu günlere bakıyorum. Lan hadi gezide ''efenim başta öle değildi, ağaç mağaç, masumlar var'' falan filan dedik, amenna. E peki, bir hafta içinde 64 milyar doların buharlaştığı çok net bir uluslararası operasyon varken, ve bir anda kasetler masetler, yolsuzluklar falan çıkıyorken, kuş beyinli olanların bile anladığı bir oyun var şuan ülke üzerinde. Bunun o parti bu partiyle alakası yok hacı, sakın bana parti yaygarası yapmayın, bu olay vatan ile ilgili. Biraz kafan varsa, Türkiye'nin İran, Irak ve Azerbaycan ile enerji anlaşmaları yaptığı ve bu enerjinin ülkeyi 100 yıl boyunca götüreceği, bunun da Türkiye'nin finansal bağımsızlığını garantilemesi, aynı zamanda İran, Irak ve Azerbaycan'ın kendilerine uygulanan petrol ve enerji ambargosunun önüne geçtiğini anlarsın zaten. Tabi biraz da tarih, uluslararası ilişkiler ve bölge strateji uzmanlarından bir şeyler kapman gerekiyor hacı ehehüe.
''V for vandetta''yı izleyen eline maskeyi alıp anarşistçe sokaklara dalıyor anasını satayım.
Filmlerin insanlar hatta toplumlar üzerinde etkisi yok diyen bazı karga beyinliler vardır elbet, fakat her çocuk, izlediği filmin ana karakteri gibi olmak ister. Çünkü zaten büyük ihtimal o çocuğun izlediği filmin ana karakteri karizmatik ve süper güçleri olan, kendine has tarzı olan biridir. Çocuğun beyni de kayıt cihazı gibi olduğundan, olması gereken insan tipinin bu olduğuna inanıverir. Oy yavrum benim.
Kendimden biliyorum.
Ben mesela liseye kadar gerek okulda, gerekse mahalle arkadaşlarım arasında Mr. Popüler idim. Hep takım kaptanı olmuştum, kızlar çok fazla ilgi gösterirdi, biraz bebek yüzlü bi yumurcak olduğum için okuldaki hocalar tarafından da hep sevilirdim. Ödevini yapmayanlar ceza alırken veya tokat yerken, ben hep pas geçilirdim. Hatta tam yedi sene boyunca sınıf başkanı seçildim. Başkanlık rozetim de hala küçük bi kutuda durur yani hacı hühü.
Fakat liseye başlarken, geçirdiğim bazı psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle kendi kendime ''ezik olacam lan bundan sonra'' diye bir hedef çizmiştim. Bunun en büyük sebeplerinden biri geçirmiş olduğum psikolojik rahatsızlıklar iken, diğeri ise Örümcek Adam'dı hacı.
Gülmeyin lan.
Anlattığıma pişman etmeyin bak.
Hehhhee. Gülün gülün, ben hep gülüyom.
Peter Parker çok ezik bi tipti. Fakat kendi içinde bambaşka biri vardı ya hani, ben de hazır kafayı biraz bozmuşum bazı şeylerle, ''yemişim lan popülerliğini, ezik olacam anasını satayım'' diye gaza gelmiştim. Fakat ne hikmettir bilinmez, gene başkan seçildim anasını satayım ya, yine takım kaptanı yaptılar beni ahahaa.
Hiç komik değilim ya.
Yani izlenilen filmlerin insanları, bilhassa çocukları ne derece etkilediğini iyi bilirim. Fakat biraz ufaktan ilim sahibi olmaya başlayınca, tv izlemeyi bile neredeyse bıraktım. Bir şeyler okurken veya okuduktan sonra, kafamda fikirlerin oluştuğunu hissediyorum; fakat televizyona dalınca hem vücudum, hem de beynimin hantallaştığını da hissediyorum.
Zira senin yerine düşünen uzman doktorlar, yorumcular; senin beyninle alay eden kadın programları, sana idol dayatan magazin haberleri, saçma salak filmler var o televizyonda. Tabi çok yararlı programlar da var, onları demiyorum ben, ekserisinden bahsediyorum.
Bu ilim sahibi olmadan fikir sahibi olma konusu dinde de var maalesef. Abi yemin ederim anlamıyorum ya, eline Kur'an meali alan çıkıyor oraya buraya ''ben buldum ben buldum, gerisi yalan'' diye bi taraflarını yırtıyor anasını satayım. Kardeşim, lugat bilmeden, kadim Arapça bilmeden, tefsir bilmeden, senden başka insanların anlayamadığı hiçbir şeyi anlayamazsın. Hiç boşuna oyana bu yana hoplayıp zıplama.
Sorsan herkes evliya.
Tabi evliya ne demek onu da bilmez bu ukala ciğersiz.
Evliya dost demek reis, daha önce biliyo muydun, Allah aşkına söyle..?
Ve bu kadarcık bilgisiyle, kalkar hadisleri reddeder. Bi de ayetlerle delil melil gösterir ot beyinli, ona kıl oluyorum işte ben. Ben adamlara hadislerin dinlenmesi konusunda ayet gösteriyorum, adam bana ''yalnız Kur'an yeter, bak ayette öle yazıyo'' diyo. Orada ayetin neye atıf yaptığını bile bilmeyen bir zeka tutulması yaşayan adamla oturup bir şey tartışmam ben hacı. Mantıklı şeyler söylerse amenna.
''Seni bu kitabı açıklayasın diye gönderdik'' diye bir ayet var anasını satayım ya, demek ki ayetlerin birçoğunun açıklanmaya ihtiyacı var. Peki bize kim açıklayacak şimdi bu ayetleri? Hadi Allah rızası için bana cevap verin ya.. ''Peygamberin verdiğini alın'' diye ayet var, lan şuan peygamber var da biz mi bilmiyoruz? Biz napacaz peki bu ayeti şimdi? Geçerliliğini yitirmiş mi diyecez?
''Peygambere uyun, tartıştığınız konuyu peygambere götürün'' diye ayet var. Hadi biri çıksın ve şuan ihtilaf ettikleri bir konuyu peygambere götürsün. Nolur yapsın bunu, Allah aşkına diyorum hacı. Nasıl götürecen peygambere bu konuyu? ''Allah'a götürün'' diyen ayetten biz anlıyoruz ki; ''Kur'an'a götürün'' diyor. Peki peygambere götürün noldu? Bu da mı geçerliliğini yitirmiş yoksa? Peygambere götürmek demek, hadislere başvurmak demektir hacı ciğersiz. Hadi bana bu ayetin başka açıklamasını getir de göreyim senin kedi canını.
Demem o ki, herkesin bir şeyler bildiğini sandığı bu devir ; cahillik oranının hat safhaya çıktığı devirdir.
Okuma yazma bilmeyenlerin olduğu devirde bile bu kadar cahil yoktu.
Ha tekrar diyorum, benim de bir cacık bildiğim yok hacı, ben yalnızca cahilliğimizin farkına varmış biriyim, hepsi o.
İlim sahibi olmanız dileğiyle.
Ho ho hooooo.